16 Mart 2014 Pazar
Sanat, Oyun ve Felsefe Üzerine
Burada oyundan kastımız özellikle son yıllarda görsel ve işitsel sanat öğelerine ağırlık veren
bilgisayar oyunları.
Felsefecileri bilmem ama ben oyunların sanatsal bir değer taşıdığına inanıyorum. Sanatsal
olarak olağanüstü bir görsellik sunan oyunlar var. Far Cry 3, Dishonored, Bioshock İnfinite ve
Tomb Raider: A Survivor is Born bunlardan sadece dört tanesi. Artık oyun yapımcıları bu
estetik detaylara çok büyük meblağlar ayırıyorlar.
Ekteki resim Dishonored adlı oyundan bir sahne. Barok mimarinin eşsiz bir örneği olarak
canlandırılmış bir "aşk evi" olan "The Golden Cat" ın girişindeki merdivenler. Üst katlarda ne
manzaralar var varın siz hayal edin.
Örneği geçip sadede gelelim.
Bu tip oyunları sanat olarak değerlendirdiğimizde oyunlar ile ilgili olarak ortaya dört şey
çıkar.
1. Oyunların oynanmasında sanattaki gibi yarar amacı güdülmez.
2. Oyunlar sanat gibi insanı gündelik yaşamın sıkıntılardan, kaygılarından uzaklaştırarak,
insanın adeta kendisini unutmasını sağlar.
3. Oyunlarda da, sanatta olduğu gibi, dış dünyaya yani hayal dünyasına yönelme olur. Bu
dünya içinde, insan mutlak özgür olur.
4. Oyunlarda, özellikle sanatsal kalitesi yüksek oyunlarda, estetik haz duyan ya da duymak
isteyen genç bir ruhun bu isteğini alternatif bir yolla karşılayacak oldukça çok materyal
vardır.
Friedrich Schiller (1759-1805): Ona göre, “İnsan oynadığı sürece insandır.” Schiller’e göre
insan, gerçek özgürlüğe ancak sanat yoluyla ulaşabilir. İnsan sanatla uğraşırken, kendini
zamandan koparılmış gibi hisseder. Bu ise oyun oynarken zamanın nasıl geçtiğini fark
etmeyişimize benzer. Biz, insanlığımızın burada, dış kuvvetlerin darbesine maruz kalmamış
denecek kadar, saf ve tam olarak ortaya çıktığını anlarız
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder